Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Onursal Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı'nın tahliye edilmesinin ardından 24 saat geçmeden tekrar cezaevine gönderilmesi büyük yankı uyandırdı. Bu karara itiraz eden meslektaşları, itiraz dilekçesini Bakırköy 2. İnfaz Hakimliği'ne sundu. Adliye önünde yapılan açıklamada, kararın siyasi olduğu ve yargının güdümlülüğünü gösterdiği belirtildi.
Kozağaçlı'nın Tahliyesi ve Yeniden Tutuklanması
"Terör örgütüne üye olma" suçundan yaklaşık 8 yıldır tutuklu bulunan Kozağaçlı, Bakırköy 2. İnfaz Hakimliği'nin verdiği "koşullu salıverme" kararıyla çarşamba akşamı Silivri'deki Marmara Cezaevi'nden tahliye edilmişti. Ancak savcılığın itirazı üzerine aynı mahkeme, "bakanlığın belirlediği eşik puan"ı tutmadığı gerekçesiyle "koşullu salıverme" kararını kaldırdı ve Kozağaçlı 24 saat geçmeden tekrar cezaevine gönderildi.
Bu hızlı gelişme, hukuk çevrelerinde büyük tepkilere yol açtı. Avukatlar, kararın siyasi baskılar sonucu alındığını ve Kozağaçlı'nın uzun süredir devam eden yargı sürecinde haksızlığa uğradığını savundu.
ÇHD İstanbul Şubesi üyesi avukatlar, Bakırköy 2. İnfaz Hakimliği’ne itirazda bulundu. Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne iletilmek üzere hazırlanan itiraz dilekçesinde şu ifadelere yer verildi:
Müvekkil cezaevine girmeden önceki yaşantısında avukatlık mesleği icra etmiş ve gündelik yaşamında olduğu gibi hapishanede bulunduğu 8 yılı aşkın süre boyunca da sevilen ve saygı duyulan kişiliği ile bilinen, dünya görüşü uyuşmayan kişilere karşı bile olumsuz bir davranışı olmamış birisidir. Ancak buna rağmen Hakimlikçe savcılığın müdahalesi müvekkilin 8 yıldır hapishanede bulunması yetmiyormuşcasına tahliye edilmemesi açıkça haksızlık içerdiği gibi müvekkili ve ailesini de mağdur etmektedir.
ÇHD'den Sert Tepki: "Talimatlı Yargılama"
Kozağaçlı için Bakırköy Adliyesi önünde bir açıklama yapan ÇHD İstanbul Şube Yöneticisi Gülyeter Aktepe, kararın hukuki değil, siyasi bir karar olduğunu vurguladı. Aktepe, şunları söyledi:
Tüm bu hukuki terimlerin ardında tek gerçek vardır: Şartlı tahliye kararının kaldırılması yönünde verilmiş olan karar söz konusu hukuki süreçle ilgisi olmayan ve söz konusu dosyada hiçbir işlem yapmayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından duyurulmuştur. İstanbul Başsavcılığı Kozağaçlı’nın gözaltı haberini başka kimselere bırakmamış, hevesle bizzat kendisi vermiştir. Bu durum tek başına talimatın kim tarafından verildiğini de talimatlı yargılama konusunda ne kadar pervasızlaşıldığını da açıkça ortaya koymaktadır.
ÇHD İstanbul Şubesinin yaptığı açıklamada, Kozağaçlı'nın 13 Kasım 2017 tarihinde gözaltına alındığı ve o günden bu yana hiçbir modern hukuk sistemine uymaksızın sürdürülen bir yargılamayla hapsedilmeye devam edildiği belirtildi. Açıklamada, kararın "hukuksuz" olduğu ve protesto edildiği vurgulandı.
"İnfaz Yakma" Uygulaması ve Siyasi Baskılar
ÇHD, Kozağaçlı'nın durumunun, "infaz yakma" olarak bilinen ve siyasi nedenlerle tutukluların tahliyelerinin engellenmesi uygulamasının bir örneği olduğunu savundu. Dernek, bu uygulamanın uzun zamandır devam ettiğini ve denetimli serbestlik ile şartlı tahliye kararlarının hapishane İdare ve Gözlem Kurullarınca keyfi kıstaslara bağlandığını belirtti.
ÇHD'nin açıklaması şu şekilde devam etti:
- Bu keyfiliği aynı dosyadan, 2018 yılında ÇHD’li arkadaşlarımız hakkında tahliye kararı verilip 24 saat geçmeden tekrar tutuklama kararı verilmesinden tanıyoruz.
- Tahliye kararı veren Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin 3 farklı yere sürülmesinden tanıyoruz.
- Bu keyfiliği yeniden tutuklama sonrasında her duruşmada usuli ve hukuki gereklilikleri hiçe sayan mahkeme heyetinden hatırlıyoruz.
Tutsakların tahliyelerinin uzun yıllardır belirsiz ve keyfi kıstaslara bağlanması, siyasal iktidarın iki yüzlü ceza ve infaz politikalarının, yargıdaki güdümlülük halinin ulaştığı noktayı tekrar ortaya koymaktadır.
Selçuk Kozağaçlı'nın yeniden cezaevine gönderilmesi, Türkiye'deki hukuk sisteminin bağımsızlığı ve siyasi baskılar altında olup olmadığı tartışmalarını yeniden alevlendirdi. ÇHD ve diğer hukuk örgütleri, Kozağaçlı'nın serbest bırakılması için mücadeleye devam edeceklerini ve hukuksuzluklara karşı seslerini yükselteceklerini belirtti. Bu olay, Türkiye'deki yargı sisteminin ve insan haklarının durumu hakkında ciddi endişeler yaratmaya devam ediyor.