
Makine İhracatında Rekor! İlk 4 Ayda 8,9 Milyar Dolar Gelir
Makine İhracatçıları Birliği'nin (MAİB) son açıklamasına göre, Türkiye'nin makine ihracatı yılın ilk dört ayında büyük bir başarıya imza attı. İhracat miktar bazında yüzde 6 azalmış olsa da, ortalama birim fiyatlarındaki yüzde 5,6'lık artış sayesinde toplam ihracat 8,9 milyar dolara ulaştı. Bu durum, Türk makine sektörünün rekabet gücünü koruduğunu ve katma değerli ürünlere yöneldiğini gösteriyor.
Almanya ve ABD Pazarlarındaki Durum
Türkiye'nin en önemli ticaret ortaklarından olan Almanya'ya yapılan makine ihracatı bu dönemde 1 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ancak, Almanya ekonomisinin durgun seyri, ihracat artışını sınırlayan bir faktör oldu. Öte yandan, stagflasyon endişelerinin yaşandığı ABD pazarında ise yüzde 0,7'lik sınırlı bir artışla 550 milyon dolarlık ihracat yapıldı. İtalya'ya ihracat ise yüzde 14,5 artışla 400 milyon dolara yaklaştı.
Nisan ayında en fazla ihracat yapılan ilk 10 ülke arasında sadece Rusya ve Irak'ta daralma yaşanırken, diğer 8 ülkede yüzde 16,8 ila yüzde 59,2 arasında önemli artışlar kaydedildi. Bu durum, Türk makine sektörünün pazar çeşitliliği sayesinde küresel risklere karşı daha dirençli olduğunu gösteriyor.
Alt Sektörlerdeki Gelişmeler
Makine sektörünün genel performansını destekleyen alt dallardan biri olan içten yanmalı motor ve aksamları ihracatı, yüzde 3,3'lük artışla 815 milyon dolara yükseldi. Ancak, küresel inşaat sektöründeki yavaşlama nedeniyle inşaat ve madencilik makineleri ihracatı yüzde 22,3 oranında düştü. Buna karşılık, tekstil-konfeksiyon makineleri, türbin, turbojet, hidrolik sistemler, gıda ve kağıt-matbaacılık makineleri gibi alanlarda yaklaşık yüzde 10'luk artışlar kaydedildi.
MAİB Başkanı Kutlu Karavelioğlu'nun Değerlendirmeleri
Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, 2025 yılının ilk 4 ayında Türkiye'nin serbest bölgeler dahil toplam makine ihracatının 8,9 milyar dolar olduğunu belirtti. Karavelioğlu, küresel ekonomi için büyüme tahminlerinin aşağı yönlü revize edilmesinin yatırım kararlarını baskıladığını, ancak ABD-Çin arasındaki ticaret görüşmelerinin olumlu yönde ilerlemesinin belirsizliklerin etkilerini azaltabileceğini ifade etti. Karavelioğlu ayrıca, stratejik sektörlerin değer zincirlerinde kritik rol oynayan ham madde ve elementlerin tedarikinde Çin'e olan bağımlılığın, Batı'nın daha temkinli ve uzlaşmacı bir tutum benimsemesine zemin hazırlayabileceğini vurguladı.
Gelecek Beklentileri ve Stratejik Yaklaşımlar
Karavelioğlu, Almanya'nın artan sürdürülebilirlik ve inovasyon odaklı stratejilerini yakından takip ederek, enerji verimliliği yüksek, düşük karbon ayak izine sahip ve dijital dönüşüme uyumlu çözümler geliştirilmesinin büyük önem taşıdığını belirtti. Ayrıca, ülkelerin dış ticaretinin jeopolitik nüfuzlarını koruma ve küresel liderliğe yönelik stratejilerinin merkezine yerleştiği bir dönemden geçildiğine dikkat çekti. Bu durumun getirdiği küresel belirsizliğin ikinci çeyreğin sonuna kadar sürmesi bekleniyor.
ABD ve Çin arasındaki ticaret gerilimlerinin hafiflemesi, küresel ticaretin yeniden canlanmasına ve Türkiye'nin küresel tedarik zincirindeki konumunu güçlendirmesine yardımcı olabilir. Ancak, belirsizliklerin yoğun olduğu bu dönemde, küresel yatırımlar konusunda temkinli adımlar atılması gerektiği vurgulanıyor.
AB'nin Stratejik Yaklaşımları ve Türkiye'ye Etkileri
Karavelioğlu, Avrupa Birliği'nin (AB) ikili ilişkileri kendi çıkarına göre düzenleyerek rekabetçiliğini koruma stratejisinin sınırına yaklaştığını belirtti. AB'nin, kritik ham madde ve yüksek teknolojide tedarik güvenliğini sağlamak için daha aktif, bağımsız ve belirleyici bir yaklaşım benimsediği gözlemleniyor. Bu dönüşüm, ekonomik sürdürülebilirlik hedefinin yanı sıra küresel jeopolitik dengelerde daha güçlü konum elde etme çabasının da bir parçası.
Yeni hükümetin kurulduğu Almanya'da, bütçe dışı özel finansman paketleriyle sanayi politikalarının yeniden şekillendirilmesi ve kritik yatırım alanlarının belirlenmesi öncelikli olacak. Almanya'nın iç pazarındaki modernizasyon yatırımları, Türkiye için ileri teknoloji ürün tedarikinde rekabet avantajı sağlayabilir. Ancak, maliyet baskısı ve tedarik zinciri sorunları, Avrupa'da yeni yatırım kararlarını zorlaştıran faktörler olarak öne çıkıyor.
Sonuç olarak, Türk makine sektörü, küresel ekonomideki zorluklara rağmen başarılı bir performans sergilemeye devam ediyor. İhracat rakamlarındaki artış, sektörün rekabet gücünü ve adaptasyon yeteneğini gösteriyor. Ancak, küresel belirsizliklerin devam ettiği bu dönemde, stratejik ortaklıkların güçlendirilmesi ve yeni pazarlara açılma çabalarının sürdürülmesi büyük önem taşıyor. Sektörün geleceği, sürdürülebilirlik, inovasyon ve dijitalleşme odaklı stratejilerle şekillenecek ve Türkiye ekonomisine önemli katkılar sağlamaya devam edecektir.