
19 Mayıs: Gençliğe Bayram mı, Gözdağı mı? Şok İddialar!
Bugün 19 Mayıs... Bir ulusun küllerinden doğuşunun ilk adımı. Ancak 2025 Türkiye'sinde 19 Mayıs, yalnızca coşkuyla kutlanan bir tarih değil; aynı zamanda vicdanlarda kanayan bir çelişkinin de adıdır. Çünkü bu bayram gençliğe adanmış bir bayram. Ve bugün, bizim gençliğimizin bir bölümü hâlâ özgürlükten mahrum, cezaevlerinde, hayattan kopuk, fikirlerinden ötürü susturulmuş durumda. Bu, sadece adaletsizliğin değil, aynı zamanda tarihimize ve geleceğimize karşı işlenen bir suçtur.
Düşünenin Düşmanı Olan İktidar
2025 Türkiye’sinde, bir üniversite forumunda konuştuğu için, bir tweet attığı için, barışçıl bir eyleme katıldığı için 'terör'le yaftalanan gençlerin sayısı utanç verici boyutlara ulaştı. Düşünen, sorgulayan, eleştiren gençlik; iktidarın gözünde tehlikeli addediliyor. Çünkü bu sistem, itaati ödüllendiriyor; iradeyi değil. Tutuklu gençlerin dosyalarına baktığınızda ortak bir motif görürsünüz: somut delilden çok, politik yorum. Hukuk değil kanaatle hüküm veriliyor. Adalet değil, korku dağıtılıyor. Ve en acısı, bu karanlık tablo 19 Mayıs’ta, gençliğe en büyük değer verilen günde, daha da görünür hâle geliyor.
Gençliğe Hitabe ve Gençliğe Kelepçe
"Ey Türk gençliği" diye başlayan hitabeyi bugün kaç mahkûm genç cezaevi koğuşlarında içlerinden okuyor, hiç düşündük mü? Mustafa Kemal’in gençliğe emanet ettiği Cumhuriyet değil Şeriat düzenine hazırlık yapan iktidar , bugün o gençleri kendi parmaklıkları arkasında çürütüyor. Bu, tarihsel bir ihanettir. Atatürk, bu ülkeyi "Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" nesillere emanet etti. Bugünse iktidarın gözünde makbul gençlik; susan, sormayan, alkışlayan gençliktir. Rejimin gözünde ideal vatandaş, fikrini değil sadece alkışını paylaşandır. Bir tweet, bir slogan, hatta bir kitap bile "terör" delili sayılıyor. Sorgulayan her ses potansiyel suçlu, eleştiren her genç potansiyel tehdit olarak kodlanıyor. Oysa biz çok iyi biliyoruz: Gerçek gençlik, biat etmez. Sorgular. Direnir. Üretir. Ve tam da bu yüzden, iktidarın en büyük korkusudur. Zincire vurulan her genç, aslında iktidarın kendi geleceğinden duyduğu korkunun tezahürüdür.
Neden Atatürkçülük? İşte Bu Yüzden!
Atatürkçülük, salt bir nostalji ya da retorik değildir. Atatürkçülük, bir düşünce özgürlüğü manifestosudur. "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" diyen bir liderin izinden gitmek, dogmaların değil, aklın ve bilimin rehberliğini kabul etmektir. 19 Mayıs, "doğal olan normal doğumdur" pankartıyla yürüyen sporcuların gösterisi değildir. Bu bayram, “ kadınlar dünyayı kurtaracak” pankartı açan spor severlerin, sporcuların ve tüm baskılarına rağmen düşünmekten, sorgulamaktan vazgeçmeyen her gencin bayramıdır. "Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı" tam da bu yüzden her zamankinden daha güçlüdür.
Bugün tutukladığınız her genç için yarının tarihine bir not düşüyoruz. Siz onları dört duvar arasında susturduğunuzu sanarken, biz buradayız yazıyor, düşünüyor, direniyoruz. Ve bir gün, bu ülke gerçek adaleti hatırladığında, biz gençler tarih kitaplarında hak ettikleri yere oturacak ve bu savaşı kazanmış olacağız. Bugün 19 Mayıs. Sadece bayram değil; bir hatırlatma: Gençliği zincirleyemezsiniz. Geleceği hücrelere hapsedemezsiniz. Ve unutulmamalıdır ki : Bir ülke gençlerini hapse atarsa, isyanı duvarın arkasında büyütür. Düşünce akışını kesmeye çalışan her engel, sonunda o engeli aşacak bir sel oluşumuna zemin hazırlar. Bu yazı, zincire vurulmuş düşüncelere ve kelepçelenmiş gençliğe adanmıştır.