Mustafa Çiftci'den Bozkırın İncisi: Kiraz Çiçeği Kolonyası!
Gündem

Mustafa Çiftci'den Bozkırın İncisi: Kiraz Çiçeği Kolonyası!


28 September 20255 dk okuma5 görüntülenmeSon güncelleme: 28 September 2025

Mustafa Çiftci, çeşitli dergilerde yayımlanmış hikâyelerini topladığı "Adem’in Kekliği ve Chopin" ile okuyucuyla buluşmuştu. Ardından "Bozkırda Altmışaltı" eseriyle Türkiye Yazarlar Birliği'nden ödül alan Çiftci, şimdi de ilk romanı "Kiraz Çiçeği Kolonyası" ile edebiyatseverlerin karşısına çıkıyor. Bu romanda, okulu değil okumayı seven ve hayallerinin peşinden koşan Servet'in etkileyici hikayesi anlatılıyor.

"Kiraz Çiçeği Kolonyası" Nasıl Doğdu?

Mustafa Çiftci, romanın ortaya çıkış hikayesini şu sözlerle anlatıyor: "Kızım Leyla kiraz çiçeği kolonyası hediye etmişti bana. Onu koklarken kafam karışıyordu, kalbim sancıyordu. Yazayım kurtulayım yoksa koklamayı bırakayım dedim. Koklamayı bırakamadım. Yazdım mecburen. Bir de kiraz çiçeği kolonyasını sadece ben bilmiyormuşum. Kime sorsam haberdar idi. İlginç olanı şu ki kulaktan kulağa yayılmış bir şöhreti vardı bu kolonyanın." Bu kişisel deneyim, bozkırın ortasında yeşeren bir umut hikayesine dönüştü.

Çiftci, edebiyatın insanlara ne kazandırdığına dair düşüncelerini de paylaşıyor: "Edebiyatın iyileştirici gücü var. İnsan başkalarının yaşadığını okurken veya kendi yaşadığını yazarken ibret alıyor, rahatlıyor, bazıları zehirden, safradan kurtuluyor. Yaşadıkça belledim ki edebiyatın tarifi zor bir tılsımı var. O tılsıma medyun oluyoruz."

Peki, yazar aşinalıktan mı yoksa yabancılıktan mı eser çıkarır? Çiftci bu soruya şöyle yanıt veriyor: "Tabii ki aşinalıktan çıkar. İnsanın yabancısı olduğunu yazması neredeyse şizofrenik bir hal. Bildiğini yazmak insanı bir çeşit acıdan kurtarıyor. Çünkü insan sadece okuyarak değil yaşayarak da biliyor."

Edebiyatın İyileştirici Gücü ve Yerli Edebiyatın Önemi

Çiftci, yerli edebiyatın önemine vurgu yaparak, "Yabancı edebiyatın illa bir gücü var ama ben yerli edebiyatın daha kalıcı, daha halimizden anlayan bir edebiyat olduğunu düşünüyorum. Yabancılarla insan olmamız hasebiyle derdimiz ortaktır. Lakin şifamız ortak değildir." diyor. Yerli edebiyatın, insanın kendi kodlarını çözerek rahatlamasına ve nefes almasına yardımcı olduğunu belirtiyor.

Eserlerinde taşra mekânlarının öne çıkmasının nedenini ise şöyle açıklıyor: "Atmosfer oluştururken mekân çok büyük imkân. Hatta şahıs kadrosunun dile getiremediği birçok detayı mekân gösterir." Taşrayı iyi tanıdığı için bildiği yeri bırakıp başka bir yerde yazmanın riskli olduğunu düşünüyor.

Okurlara Bir Çağrı

Mustafa Çiftci, okurlarına şu sözlerle sesleniyor: "Yazdığım form değişse de ben yine aynı “Mısdafa”yım. Anneannem öyle seslenirdi bana. Okurlarım da öyle seslensinler ve yabancılık çekmesinler. Zaten anlattığımızın hepsi hikâye değil mi? Hikâyenin tadını çıkarsınlar isterim."

Mustafa Çiftci'nin "Kiraz Çiçeği Kolonyası", bozkırın ortasında edebiyatla yeşeren bir umut ve dostluk hikayesi sunuyor. Servet'in hayallerine tutunma çabası, okurlara ilham verirken, yerli edebiyatın iyileştirici gücünü bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu roman, kulaktan kulağa yayılan güzel bir haber gibi, okuyan herkesin kalbinde kalıcı bir iz bırakacak gibi görünüyor.