Aşkın elinden avare olan gönüller, her an cemal görmek isterler. Cemal görmek isteyen aşık, çareler aramaya başlar. Dua eder, yanar yakılır. Şema yanan pervane gibi deli divane olur. Yandıkça yaklaşır sevgiliye. Sevgiliye kavuşmak için aşması gereken bir nefis engeli vardır ki bu nefis yandıkça ehlileşir.
Nefsin Ehlileşmesi ve Kalbin Özgürleşmesi
Nefs ehlileştikçe kalbin üzerindeki tahakkümü azalır azalır sonunda etkisi kalmaz hatta vechesi hayra döner. Nefsin tahakkümünden kurtulan kalbin manevi makamları aşması için bir sakiye ihtiyaç vardır. O saki eşliğinde manevi makamları bir biri aşar kalp. Aşkla yol alır sevgiliye doğru. Manevi makamları aştıkça ilahi ikramlara mazhar olur.
Burada önemli bir nokta vardır ki o da bu aşığın bu ilahi ikramlara takılıp kalmamasıdır. Eğer buralardaki hediyelere takılırsa menzilinden şaşmış olur aşık. Bu hediyelere iltifat edilmesi aşkı gideren terakkiye mani olan bir durumdur. Ondan dolayı aşık bu manevi hediyelere takılmadan bir an önce seyr-i sülukunu tamamlamalıdır.
Rıza Makamına Ulaşmak
Manevi makamları aşan salik artık rıza makamına ulaşır ve der ki narında hoş nurunda hoş… Dertler sıkıntılar onun için hiç bir şeydir. Hatta sevgili için çektiği sıkıntılar mükafat gibidir. Sevginin firkati vuslat olur. Zahiren ayrı olsalar bile hep vuslat hali içerisindedir aşık. Sevgili için nice mihnetlere katlanır da sesini çıkarmaz. Mihnet geldikçe Rabbini daha çok anar. Zillete düşse bile aşk ile oradan çıkmasını bilir.
Kamudan hiçbir şey istemez aşık, ayakkabısının bağını bile Rabbinden ister. Seherleri boş geçirmez ne kadar kulluk yapsa bile olamadım diye göz yaşı incileri seccadesini ıslatır. Derdim var diye gezmez ortalarda, derdine karşı benim çok büyük bir Rabbim var demesini bilir. Dert ona rabbinin onu kale aldığının bir delili bir tesellisidir. Derde gark oldukça Allah der. Allah dedikçe kalbi ilahi nurlara gark olur.
Terki Terk Etmek ve Vuslata Ermek
Sonunda aşık her şeyi terk eder. Terki de terk eder. Bu terk bizim bildiğimiz dünyayı boş vermek gibi bir şey değildir. Dışarıdan hiçbir şey belli olmaz. Dünyevî işleri devam ederken kalplerinden terk ederler her şeyi. Kalplerinden çıkarırlar dünya malını. Artık onlar için bir engel teşkil etmez dünya malı. Dünyayı kalbine değil de cebine koyanlardan olurlar… En nihayetinde kemali fehmedip visale ererler…
Bu yolculuk, nefsin terbiye edilmesi, manevi makamların aşılması ve ilahi ikramlara takılmadan, rıza makamına ulaşarak kemali anlamak ve vuslata ermekle sonuçlanır. Aşkın peşindeki bu gönüller, zahiren dünyevi işlerine devam etseler de, kalplerinde her şeyi terk ederek, dünyayı kalplerine değil, ceplerine koyarlar. Böylece, kemali fehmedip visale ererler.